Malatya Türk Ocağı olarak her Cuma Akşamı düzenlemiş olduğumuz sohbet programımızı bu hafta da gerçekleştirdik. Rabbimize sonsuz şükürler olsun.
Bu hafta ülkücü önderlerden tarım bakanlığı eski yöeticilerinden Fuat Kan misafirimiz oldular.
Aynı zamanda ocağımızı şereflendiren BBP İl yöneticileri Cemal Hanilçi ve İbrahim Aygün’e, Ülkü Ocakları Üniversite Başkanı ve yönetimine, Oğuz Boyları Kardeşlik Derneği Başkanı Murat Ali Tutar ve yönetimine, Ülkü Ocakları Eski Başkanı Ali Rıza Şatıroğlu ağabeyimize teşekkür ediyoruz.
Bu hafta çağımızın hastalığı olarak da adlandırılan STRES ile ilgili olarak İİBF Dekanı Prof. Dr. Mehmet Tikici hocamız bir sunum yaptı. Stresin tanımını ve bünyede yol açtığı arızaları anlatan hocamız alışılmışın dışına çıkarak bizim medeniyetimiz ve kültürel penceremizden bu meseleyi değerlendirdi.
Her konuda batı kaynaklı bilgi ve dökümanlar referans alınarak bizi anlamaya ve anlatmaya çalışan ezik ve mağlup zihniyet her tarafımızı kuşatmışken, hocamızın kendi medeniyetimizin kodları ışığında yaptığı bu değerlendirmeyi önemsiyoruz ve çok değerli buluyoruz. Hocamıza öncelikle davetimizi kabul ettiği için ayrıca da bu güzel sunumu nedeniyle teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Hocamız sunumunda başlıca konulara değindi;
“-17. yüzyılda stres felaket, bela, musibet, dert, keder, elem gibi anlamlarda kullanılmıştır. 18. ve 19. yüzyıllarda kavramın anlamı değişmiş ve güç, baskı, zor gibi anlamlarda kullanılmıştır. 19. yüzyıl- 20. yüzyılda stres, bedensel ve ruhsal hastalıkların sebebi olarak düşünülmüştür.
-İngiltere’de yayınlanan bir çalışmada “stres” ile ilgili en eski yazılı belgenin “Asurlulardan kalma tabletler” olduğu ifade edilmektedir. Bu tabletlerde “Asurlu askerlerde travma kaynaklı stres” tespit edildiği vurgulanmaktadır. Savaşta öldürdükleri düşman askerlerinin hayalinin savaş sonrasında gören askerler “travma kaynaklı stres” yaşamaktadırlar.
-Stres; Dışsal veya içsel etkenlerin organizmada yarattığı değişiklik ve tepkilerin tümü, Fizyolojik veya psikolojik gerginlik durumu, Uyum sağlamamızı gerektiren herhangi bir değişikliktir.
-Genellikle stresin hoş olmayan, zarar verici yönleri ele alınarak olumsuz stres’ten bahsedilir ve stresin en önemli özelliklerinden biri olan olumlu yanı göz ardı edilir. Çince’de “stres” kelimesi tehlike ve fırsat kelimelerinin sembollerinin karışımıdır.Stres her iki kavramı da içerir.
-İki türlü stres bulunmaktadır:
Negatif stres; Bireyin kaynaklarını ve yeteneklerini tüketen durumlar (haksızlığa ve başarısızlığa uğramak gibi)
Pozitif stres; Sonucunda kazanç veya keyif sağlayan durumlar (Terfi etmek, Başarı sağlamak, işe girmek, evlenmek gibi)
-Stres kaçınılmazdır. Stresin tamamen yok olması yaşamın bitmesiyle mümkündür. Stres yaşıyor ve çalışıyor olmanın tek ürünüdür. Stres kişiseldir. Stres cinsiyete göre de farklılık gösterir. Stres meslek gruplarına göre de farklılık gösterir.
-Stres belirtileri 3 başlık altında incelenebilir; 1)Fiziksel ve Bedensel Belirtiler 2)Psikolojik Belirtiler 3)Duygusal ve Davranışsal Belirtiler.
-FİZİKSEL BELİRTİLER: Vücudumuzdaki fiziksel değişmeler, bazen geçirmekte olduğumuz bir stresin sonucudur. Bu fiziksel değişmeler strese bağlı olmayan biyolojik bir problemin işareti olabilir fakat, genellikle vücudumuzun stresli bir olaya tepki vermesidir. Aşırı iştahsızlık, Kilo kaybı ve zayıflık, Sürekli yorgunluk ve halsizlik hali, Sıkça görülen baş ağrıları, Yüksek tansiyon, Nefes darlığı, Aşırı hassasiyet, duygulanma ve gözlerden yaş gelmesi, Aşırı sigara veya içki içme, Normalden fazla fiziksel ağrı ve acı çekmek, Soğuk algınlığı ve nezleye yakalanmaya daha açık olmak, Enerji kaybı, yorgun ve sinirli hissetme.
-PSİKOLOJİK BELİRTİLER: Psikolojik belirtiler, fiziksel belirtiler kadar kolay anlaşılmazlar, genelde görünüş olarak oldukça zor fark edilirler. Bu tür belirtiler, daha çok düşünme süreci ve bir kişinin düşünceleri ve stresin bu işleyişi nasıl etkilediği ile ilgilidir. Psikolojik stres belirtileri, kişinin düşüncelerini başkalarına açıklaması ve davranışları ile kendini belli eder. Aşırı tedirginlik, korku ve endişe, Alınganlık, çabuk sinirlenme, Hayattan zevk almama, her şeyin boş olduğunu açıklama, Hasta olmaktan korkma veya hasta olduğunu zannetme, Olayları ve insanları hatırlayamama, yapılacak işleri unutma, Bir işe sürekli olarak odaklanamama, Depresyon-özsaygı ve özdeğerde azalma, Diğer insanların fikirlerine çok fazla önem verme, Karar verme ve bir işi başlatabilme yetersizliği, genellikle kötümser olma, Artan bir şekilde hayal kurma.
-DUYGUSAL VE DAVRANIŞSAL BELİRTİLER: Genellikle dışarıdan gözlenebilen, kişilerin davranışlarına yansıyan belirtilerdir. Davranış biçimleri kişinin örgüt içindeki performansını doğrudan etkiler. Örneğin, iş performansını zayıflatan depresyon duygusu gibi. Kararlar üzerinde emin olamama, bir karara çabuk varamama, İşleri zamanında yetiştirmede başarısızlık, Gözden kaçırma ve hataların artması, Nedensiz işe gelmeme, ağır hareket etme, Sık sık iş değiştirme- işle ilgili mutsuzluk, İlgi eksikliği ve cansızlık, İşle ilgili normalden fazla şikayet etme.
-STRESİN DOĞURDUĞU FİZİKSEL RAHATSIZLIKLAR: Gergin bir boğaz, Sırtta ve boyunda gerginlik, Güç soluma, Hızlı kalp atışı, Soğuk fakat terleyen eller ve ayaklar, Gergin bacak kasları.
-STRESİN DOĞURDUĞU PSİKOLOJİK RAHATSIZLIKLAR: Duyguların sık sık değişmesi, Kızgınlık, Ümitsizlik duygusu, Aşırı ağlama, Kaygı, Depresyon.
-STRESSİZ BİR HAYAT OLABİLİR Mİ?
Tabii ki hayır. Stres verici hiç bir yaşantının olmaması çok ciddi bir stres kaynağıdır. Amacımız; Stresten uzak bir yaşam sürdürmek değil, Stres ile etkin bir şekilde mücadele etmeyi öğrenmek olmalıdır.
-İsviçre merkezli bir araştırma kurumunda yapılan çalışma sonucuna göre “mutluluk endeksinde” Türkiye 65 ülke arasında 56. sırada yer alıyor. Irak’tan iyi sıradayız ancak Nijerya’nın gerisindeyiz. Birinci sırada ise “Paraguay” yer almaktadır. TÜİK 2014 yılı yaşam memnuniyeti araştırma sonuçlarına göre; “mutlu olduğunu” söyleyenlerin oranı 2013 yılına göre %56 geriledi. Bu araştırma bizim stres ile etkin bir şekilde mücadele edemediğimizi gösteriyor.
-STRESE TESLİM OLMAYA GEREK VAR MI?
Batılı anlayışta öncelik her zaman bizden / yani kendimizden yanadır. O halde; En değerli an şu an, En değerli kişi şu an beraber olduğum kişi, En değerli konu şu an konuştuğum konudur.
Bizim kültürümüzde ise öncelik hiçbir zaman bizden / yani kendimizden yana değil. Nitekim “Mutluluk endeksinde” 65 ülke arasında sondan 9. olmamızın temel sebeplerinden birisi olarak olarak, “bireyselci olamamamız” yani “büyüklerimizin (anne, baba, yönetici, öğretmen vs.) etkisi altında olmamız” gösteriliyor. Bu durumda büyükler mutlu ise küçüklerde ancak o zaman mutlu olabiliyor. Diğer bir ifade ile “değerlerimizi uyuşturmaya çalışmak” yerine, “kişiliklerimizi benzetmeye” çalışıyoruz. Bu da “mutluluk endeksinde” sondan dokuzuncu sıraya yerleşmemizde önemli rol oynuyor. Oysa evrendeki en büyük mükemmellik olarak “farklılık” gösterilmektedir. Farklılık bize göre “kusur saydıklarımızdır” Bu nedenle diğerlerinde kusur olarak gördüklerimizi düzeltmeye çalışmamalıyız ve farklılığı olduğu gibi kabul etmeliyiz.
En büyük stresleri, küçücük olaylar karşısında sorun yaşadığımız kişiye karşı haklı olmaya çalışırken verdiğimiz çaba ve enerji sonucunda elde ediniriz. Haklı olmaya çalışırken zaman ve zihinsel enerji harcarız. Doğal olarak bizim haklı olduğumuzu ispat etmemiz karşı tarafın hatalı olduğunu ispat etmemiz anlamına gelir.
Hiç kimse; “Bana, ne kadar hatalı olduğumu ve senin ne kadar haklı olduğunu gösterdiğin için teşekkür ederim” demez. Bu nedenle mutlu olmaya çalışarak geçireceğin zamanı haklı olmaya çalışarak geçirir, bir başka deyişle mutlu olmayı haklı olmaya bağlarız. Bu da insanı strese sokmaktadır.
Efendimizin sünnetinden bir ölçü; Bir kimse haksız iken münakaşayı terk ederse, ona cennetin kenarında bir köşk inşa edilir. Bir kimse de, haklı olduğu halde mücadeleyi (tartışmayı) terk ederse onun için de cennetin ortasında bir köşk inşa edilir. Haklı olan hak peresttir; hayırlı olan tartışmayı kesmektir.
-STRESİN KAYNAĞI BİZZAT İNSANIN KENDİSİ
Yapılan bilimsel (klinik) araştırma sonuçlarına göre; Mütebessim insanların ortalama ömrü asık suratlı ve karamsar insanlara nazaran 8.5 yıl daha fazlagır. Boşanma oranı mütebessim insanlarda daha azdır. Gülümsemek için 17 kas; kaş çatmak için ise 43 kas harekete geçiyor ve tabii ki ne kadar çok kas harekete geçerse beyin o kadar yorulur. Ayrıca, somurtmak omurgaya “yürümekten veya ayakta durmaktan daha fazla yük bindiriyor. Mütebessim olmak yani mutlu olmak başkası tarafından sevilmek ya da başkasını sevmekte aranmamalıdır. Bu; “kendini sevmek” ile mümkündür. Kendimizi sevemememize sebep olarak, “bireyselci olamamamız” yani “büyüklerimizin (anne, baba, yönetici, öğretmen vs.) etkisi altında olmamız” gösteriliyor. Bu durumda büyükler mutlu ise küçüklerde ancak o zaman mutlu olabiliyor.
Aslında stresin kaynağı bizzat insanın kendisidir. Nitekim; Hayatta başımıza gelenlerin %10’unun kendi dışımızdaki faktörlerden; %90’ının ise bu %10’u yorumlama tarzımızdan kaynaklandığı ifade edilmektedir.
-GAZALİ’YE GÖRE STRESLE MÜCADELE
Gazali, stresin kontrol altına alınmasını farz kabul etmektedir ve onun kontrolü için iki yol önermektedir:
1)Stresi besleyen sebeplerden uzak kalmak
2)Davranışlarımızla stres ile mücadele etmek
Gazali’ye göre stresi besleyen ve dolaysıyla uzak durulması gereken altı temel sebep bulunmaktadır:
• Kibir: Kazanımlar ile övünmek ve başkalarına üstünlük taslamak
• Ucb: (kibrin anası yani “kazanımlarını sadece ve sadece kendi ameli hak ettiğine” inanmak; Yaptıkları ile övünmek, yaptıkları ile her şeye layık olduğuna inanmak)
• Beşeri ilişkilerde aşırılık: Sevdim mi tam severim; kendimden geçerim. Karşımızdakini değerlendirmeye 100 tam puan üzerinden ya da sıfır puandan başlama farkı
• Başkalarını kınamak ve ayıplamak:
İnsan kınadığı başına gelmeden ölmezmiş
- Hırs: (Elde ettiği sonuçlara yani nasibine razı olmamaktır. Nasibine razı olup da fazlasını istemek hırs değildir.
- Öfkeye meyilli olanlarla yakın olmak
-GAZALİ’YE GÖRE STRESLE MÜCADELENİN ADIMLARI
Stres altına girdiğimizde (öfkelenince) susmak (ayette; “Öfkelendiğinizde öfkenizi yutunuz” denilmektedir) ve besmele çekmek. Çünkü şeytan öfkeyi çok sevmektedir ve ancak besmele ile insanın yanından uzaklaşmaktadır
Stres altına girdiğimizde (öfkelenince) fiziksel pozisyonu değiştirmek (Öfkelendiğinizde ayakta iseniz otutun; oturmakta iken öfkeleniz gelirse sırt üstü uzanın. Hadis)
Abdest almak. Çünkü su veya toprak ile temas vücuttaki elektriği dengelemektedir.
-STRESLE MÜCADELENİN ADIMLARI
1.Kendimizi Stres altında hissetmemize neden olan durumların ve stres altında iken hissettiklerimizin farkına varmak.
2. Gevşeme yöntemleri Uygulamak;
a.Solunum egzersizleri: Bedensel gerilimi azaltarak stresi kontrol altına alma egzersizidir. Rahat bir pozisyonda burundan,yavaş ve derin bir şekilde günde 40-50 kez kontrollü soluk alıp vermek
b. Aşamalı kas gevşetme: Duyu organları ve iradeyi bedene odaklayarak farklı kas grupları hedef alıp, Gevşeme komutları ile kasları gevşetmektir.
c. Zihinde canlandırma yoluyla gevşeme: zihinden düşünceleri uzaklaştırarak hoş bir düşünce, sözcük veya objeye yoğunlaşmak
d.Biyo-feedback gevşeme: Fark edilemeyen fizyolojik tepkileri bir alet yardımı ile bilinçli hale getirmek (deriye bağlı elektrotlar)
3.Olumlu bir tutum geliştirme; Stres genelde olayları değerlendirme ve yaşama bakış tarzının sonucudur. Olumsuz tutum ve düşünce olay sırasında yaşanan gerginliği arttırır. Stresi azaltmak için bu olumsuz düşünce kalıplarını fark etmek gerekir
4. Olumlu bir yaşam tarzı geliştirme;
a.Düzenli fiziksel egzersizler
b.Sağlıklı beslenme
c. Stresi arttıran alışkanlıklardan uzaklaşma: (Kafein ve kafein içeren gıdalar, aşırı tuz
kullanımı)
d. Bağımlılık yapan içeceklerden uzaklaşma (alkol, sıgara)
e. Yeterli dinlenme ve düzenli uyku
f. Enerjinin doğru ve verimli kullanımı
g. Zamanı doğru ve verimli kullanmak
h. Etkili iletişim becerileri kazanmak
5. Kader ve Tevekkül
Tanrım bana;
Değiştirebileceğim şeyleri değiştirme cesareti,
Değiştiremeyeceğim şeyleri tevekkülle kabullenecek vakarı,
Değiştirebileceğim ve değiştiremeyeceğim şeyleri ayırt etme aklı ver”.