Kıymetli okurlarım bugünkü yazımızda sizlere sadakat ile ilgili konuyu sizlere arz edeceğim sâdıklardan şöyle söz etmektedir: Bugün sadıklara, sadâkatlarının kendilerine fayda vereceği bir gündür. Onlar, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî olarak kalacakları cennetler vardır. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da Allah’tan râzı olmuşlardır. İşte budur büyük kurtuluş. Peki Kur’an’da bahsedilen Allah’ın razı olduğu ve kurtuluş müjdesi verdiği sâdıklar kimlerdir?
Sâdıklar, duygu, düşünce, söz ve davranışlarında doğruluğu şiar edinen, ahitlerini yerine getiren, emaneti koruyan, gönülden dostluklar kurup, dostluklarını samimiyetle devam ettiren kimselerdir.
Sadâkat, ihlas ve samimiyetle yüce Yaratanımıza bağlanmaktır. Bu bağlılık, Rabbimize elest bezminde verdiğimiz sözün ve onun bizlere bahşettiği sayısız lütuf ve nimetlerin, gösterdiği şefkat ve merhametin gereğidir.
Sözünden ve vaadinden asla dönmeyen Rabbimizin gönderdiği kutlu nebiler de sadâkat üzere bir hayat yaşamışlardır.
Hz.İbrahim, Halilü’r-Rahmân övgüsüne, sadâkatinden, vefâsından, başına gelen onca musibeti tevekkül ve teslimiyet ile karşılamasından dolayı mazhar olmuştur. Rabbi emrettiği için sevgili eşi Hacer Vâlidemizi ve ciğerparesi İsmail’i ıssız bir vadiye terkeden, yine biricik evladıyla Hakkın emrine boyun eğen Hz.İbrahim, sadâkat ve dostluğun en eşsiz simâlarından biridir.
Bir elime güneşi diğer elime ay’ı verseniz yine davamdan vazgeçmem. diyen alemlere rahmet Efendimiz(s.a.s.), hayatı boyunca Rabbine karşı gösterdiği üstün sadâkat ve bağlılığıyla bizlere en güzel örnektir.
Allah Resulü’nün rahle-i tedrisinde yetişen ashabın da hayatı sadâkat örnekleriyle doludur. Efendimiz’in sâdık dostu Hazreti Ebû Bekir’in Miraç olayında gösterdiği sonsuz sadâkati ona Sıddık lakabını kazandırmıştır. Miraç hadisesini duyan müşrikler, Peygamber Efendimiz Mescid-i Aksa’yı tüm ayrıntılarıyla tarif etmesine rağmen iman etmezken; sâdık dostuna seninki Mirac’a gittiğini söylüyor. Sen ne diyorsun? diye sorduklarında: O diyorsa doğrudur sözü ile adını tarihe yazdırmıştır.
Hz.Ebu Bekir’in o günkü sadâkati günümüzde ve sonsuza kadar zihinlerde hep diri ve bâki kalacaktır. Bugün inananlar olarak bizler de, peygamberimizin getirmiş olduğu mesajlar karşısında o diyorsa doğrudur deme sadâkatini her daim göstermeliyiz.
İnsanlar yalnız Rablerine karşı değil, her türlü iş ve muamelelerinde sadâkat ve samimiyetle davranırlar. Onların imanı sadâkatle neşvü nemâ bulur. Sadâkat, müminin ahlakının da en önemli göstergesidir. Bütün ahlaki değerlerin üzerine inşa edildiği kilit kavramdır sadâkat. Bu itibarla kişinin, yakın ve uzak çevresine, ailesine sadâkatle bağlanması dini ve ahlaki bir haslettir.
Verilen sözün yerine getirilmesi, anlaşmalara ve akitlere bağlı olmak da sadâkatin göstergesidir. Nitekim Rabbimiz, Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin ki Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Resülüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır. Efendimiz de, Bizi aldatan bizden değildir 3 sözüyle Müslüman ahlakının doğruluk üzerine bina edildiğine işaret etmektedir.
İnsanları aldatmayan, işlerinde ve sözlerinde doğruluk üzere olan kişi, çevresinde güven duyulan biri olmanın yanı sıra Allah katında da sâdıklar defterine yazılır. Her durumda bu ahlak üzere olan kimse şu beyitte de ifade edildiği gibi Allah’ın yardımına mazhar olur:
İnsana sadâkat yakışır görse de ikrah,
Yardımcısıdır doğruların Hazreti Allah! Yüce rabbim bizleri doğrularla birlikte olmayı ve yaşamayı nasip etsin. Veysel Derindağ